Türeci ve Şahin, 2026 yılına kadar ilk kanser aşılarının onay alarak piyasaya sürüleceği konusunda büyük bir umut taşıdıklarını belirtti.
Prof. Şahin, ‘Sonuçta, yetkili kurumlar verilere dayanarak ruhsatlandırmayı değerlendirecek. Şu anda bir akciğer kanseri türü için bir antikor adayımız ve metastaz yapmış meme kanserine yönelik bir antikor ilaç konjugatı – kısaca ADC – uygun bir duruma getirilecek. Ayrıca, bu yıl sonuna kadar faz 2 veya faz 3 denemelerini tamamlayarak, tescil potansiyeli olan on aşı adayına sahip olmayı hedefliyoruz’ şeklinde konuştu.
Şahin, cilt, bağırsak, rahim, prostat ve akciğer kanseri dahil olmak üzere 30 farklı kanser türüne yönelik klinik araştırmalarının devam ettiğini belirtti. İlk ve ikinci aşama deneylerin büyük başarı gösterdiğini ve şu anda aşı geliştirme aşamasında olduklarını da paylaştı.
‘2030 yılına kadar geniş bir kanser tedavisi portföyüne sahip olmak istiyoruz. Prensip olarak, yakın bir gelecekte birçok kanser türünün daha erken tanınmaması ve daha tedavi edilebilir olmaması için hiçbir neden göremiyorum’
Özlem Türeci, bireyselleştirilmiş kanser tedavisine öncelik verdiklerini vurgulayarak, gelecekte kemoterapiye ihtiyaç kalmayabileceğini ifade etti.
Türeci, ‘Kemoterapiler, büyük veya yaygın tümörleri tedavi etmek için kullanılabilen çok güçlü bir yöntem. Ancak bizim üzerinde çalıştığımız, antikorları kanserden etkilenen bölgelere hedeflerken sağlıklı dokuyu mümkün olduğunca koruyarak kullanılabilmek. Bu gelecekteki hassas tedaviler için çok önemli bir yaklaşım olacak. Antikor ilaç konjugatları, yani ADC’leri, korona tedavisinde de kullandığımız mRNA‘nın tamamlayıcısı olarak görüyoruz. ADC’ler daha büyük tümör kitlelerini parçalayabilecek, aşılar da kalan kanser hücrelerini ortadan kaldırabilecek’ şeklinde konuştu.